‘’Sevinince toprağa, üzülünce göğe bakın. Yerde tevâzu, gökte ferahlık vardır.’'
Hz. Muhammet (sav)
Türk çini sanatı, dışardan göründüğünden çok daha fazlasıdır. Öncelikle bilgedir. Çünkü nesiller, milletler görmüştür. Ama kendinden asla ödün vermemiştir. Çünkü otorite sahibidir, kuralları vardır. Kuralların dışına çıkıldığında güzelliğinden feragat eder. Çini yaşayan bir varlık gibi nefes alır. Yüzeyindeki gözeneklerine dolan nem onu ince ince işler ve biz ona şahler deriz. Ruhumuza iyi gelir. İçimizdeki olumsuzlukları derinlere çeker.

Çiniyle empati kurarsak bize anlatmak istediği çok şey var. Kesinlikle kurallarıyla öğrenilmesi gereken, her aşaması ile tecrübe edilmesi gereken bir sanat dalıdır.
İnsan ömrü gibidir çini. Yoğrulur, şekillendirilir, işlenir ve pişirilerek istenilen olgunluğa erişmesi sağlanır.
İnsan hayatının ayrılmaz bir parçasını oluşturan renkler, doğadaki ihtişamı en güzel şekilde yansıtan, varlıkları algılamamıza ve birbirlerinden ayırt etmemize yarayan olgulardır. Renkler vasıtasıyla, Yaratıcının yüce kudretini ve eşsiz sanatını, evrendeki estetiği ve güzelliği idrak ediyor ve görüyoruz.
Çiniyi eşsiz yapan renkler ise, mücevherlerden yola çıkılarak seçilmiştir. Örn; Kırmızı mercanı, mavi lapisi, turkuaz firuzeyi, yeşil ise zümrütü temsil eder.
Türk milletini en iyi anlatan renk ise, çini sanatının vazgeçilmezi sonsuzluğun, yüceliğin ve ötelerin rengi gök mavisidir. Doğumun, varlığın, başlangıcın, ilk olma durumunun ifadesi olarak kabul edilmiştir.
Türk kültüründe genellikle “gök” rengi olarak ifade edilen mavi kutsal sayılan göğün ve suyun simgesidir. Sonsuzluğu, türeyişi, emniyet ve dinginliği çağrıştırır. Dostluk, sadakat, refah, aydınlık, temizlik ve ruhanilik simgesidir.

Kültürümüzde gökyüzü kubbeye benzetilir ve gök kubbe olarak anılır. Bu yüzdendir ki cami, medrese, türbe, minare gibi yapılarda gök renk kullanılır. Özellikle iç mekânda kullanılan mavi renkteki çiniler, sessizlik, sonsuzluk, huzur ve duygusallığı ifade eder.
Türklerin var oluşlarından bu yana kullandıkları ve kutsadıkları bu renk. Osmanlı’da da çok popülerdi, Mavinin sakinliği, derinliği ve dinginliği ile şifayı birleştirdiler ve Amasya’da bir şifahane kurdular.
Yapılan bu şifahane de akıl, ruh ve fiziksel hastalıklar, müzik, su sesi ve rengiyle tedavi edildi. İlk defa Osmanlı döneminde hastalıkların tedavisinde su sesi ve müziği kullanan ve yaşadığı dönemin ünlü hekimlerinden olan Sabuncuoğlu Şerefeddin’ di. 7 asır önce Osmanlıda kullanılan bu tedavi yönteminin sırrı Günümüzde çok yakın tarihte idrak edilmektedir.
Şu an tıbbın onadığı mavi rengin ve tonlarının şifaları şu şekilde anlatılıyor;
Mavi gökyüzü ve denizin rengidir ve güven, sadakat, bilgelik, öz güven, akıl, inanç, gerçeklik ve cennet anlamına gelir. Sıklıkla derinlik ve dengeyle bağdaştırılır. Mavi renk akla ve bedene iyi gelir.

Mavi rengin; hastalıkları hafifletip ağrıları dindirme özelliği olduğuna ve ses kısıklığı, guatr gibi boğazla ilgili olan hastalıkların tedavisine iyi geldiğine inanılmaktadır. Şok geçirenlere mavi iyi gelir. Soğutucu etkisinden dolayı sakinleştirici etkisi de vardır. Telaşı ve korkuyu azaltır. İç dinginliği ve barış duygularını pekiştirir. Enerjisi hayatımıza uyum, başarı, rahatlama ve iletişim yeteneği getirir. Uykudan önce mavi rengine odaklanarak meditasyon yapmak kâbus görmeyi önler. Şok veya sinir krizi geçiren insanlara tavsiye edilir.
Lacivert (kobalt) rengin; Koruma ve gücü temsil eden lenf ve salgı bezleriyle birlikte bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Beynin her iki yarım küresinin uyumu üzerine olumlu etkisi vardır. Lacivert renginin enerjisi vücudun toksinlerden arınmasına yardımcı olur ve çevrenizdeki zararlı insanları uzaklaştırır. Uyum ve başarının rengidir. Sakinlik ve dingin olma duygularını pekiştirir. Üçüncü göz çakranın rengidir.
Çivit mavisi; Zekayı harekete geçirir insana cesaret, otorite ve iç huzuru verir. Göz, kulak, burun ve sinüslerin tedavisinde kullanılır. Damar problemleri(varis), sinir sistemi hastalıkları, çıban, ülser, cilt problemlerinde de kullanılır.

Buradan yola çıkarak anlıyoruz ki, çinide de kullanılan mavi renk, mimari alanlardan, soframızdan, evimizdeki objeye kadar hayatımızın her alanına girmiş ama bu asla tesadüfi olmamıştır. Bu kadar öngörülü ve gelişmiş bilime, sanata ve sanatçıya önem veren bir soyun ferdi olmak beni gururlandırıyor.
GÜLÜZAR ÇEVİK