Avrupa Birliği (AB), üye ülkelerin savunma sanayilerini güçlendirmek ve ortak savunma tedariklerini desteklemek amacıyla 150 milyar euroluk yeni bir mali mekanizma olan SAFE (Avrupa Güvenlik Eylem Planı) fonunu resmen onayladı. Fon, 29 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe girecek.
AB Konseyi tarafından kabul edilen SAFE fonu, Avrupa’nın savunma kapasitesini artırmayı ve stratejik bağımsızlığını güçlendirmeyi hedefliyor. Fon kapsamında sağlanacak finansman, sadece belirli koşulları sağlayan savunma projelerine yönelik olarak sunulacak.
Fonun Kapsamı ve Hedefleri
SAFE fonu, en az iki AB ülkesinin katılımıyla yürütülecek savunma projelerine düşük faizli kredi imkânı sunacak. 150 milyar euroya kadar ulaşabilecek bu finansman, Avrupa içinde savunma sanayi üretimini teşvik etmek ve tedarik zincirinde dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla oluşturuldu.
Fon kapsamında desteklenecek projelerin, ürünün maliyetinin en az yüzde 65’inin AB ülkeleri, Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) üyeleri (Norveç, İzlanda, Lihtenştayn) veya Ukrayna’dan tedarik edilmesi gerekiyor.
Hangi Sistemler Desteklenecek?
SAFE fonu ile desteklenmesi öngörülen savunma alanları şunlardır:
- Mühimmat ve füze sistemleri
- Kara muharebe kabiliyetleri ve topçu sistemleri
- Hava savunma sistemleri
- İnsansız hava araçları (İHA) ve İHA karşıtı teknolojiler
- Siber güvenlik altyapıları
- Stratejik hava taşımacılığı ve yakıt ikmal sistemleri
- Elektronik harp ve yapay zeka tabanlı savunma çözümleri
Türkiye ve Diğer Ülkeler Fon Kapsamına Dahil Olabilecek
Avrupa Birliği Konseyi’nden yapılan açıklamaya göre, Türkiye de dahil olmak üzere AB’ye aday ve potansiyel aday ülkeler, SAFE fonu kapsamındaki projelere belirli şartlar altında katılım sağlayabilecek. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa savunma sanayisiyle daha derin iş birlikleri geliştirmesinin önünü açabilir.
Sonuç
SAFE fonu, Avrupa’nın savunma sanayisinde entegrasyonu artırmayı, üretimi çeşitlendirmeyi ve ortak stratejik kabiliyetleri güçlendirmeyi amaçlıyor. AB’nin savunma politikalarına yön verecek bu yeni mekanizmanın, küresel güvenlik ortamındaki belirsizlikler karşısında daha dayanıklı bir Avrupa inşa edilmesine katkı sağlaması bekleniyor.