2025 yılı itibarıyla, dünya ekonomisi yalnızca enflasyon ve faiz politikalarıyla değil, aynı zamanda savaşların tetiklediği küresel kırılganlıklarla mücadele ediyor. Rusya-Ukrayna savaşı hâlâ çözüm bulamazken, Orta Doğu’da İsrail-Filistin hattında tırmanan gerilim, Afrika’da devam eden iç çatışmalar ve Asya’daki stratejik hamleler, ekonominin neredeyse tüm dinamiklerini etkiliyor. Savaşların maliyeti, artık yalnızca savunma bütçeleriyle değil; enerji fiyatlarından gıda zincirlerine, küresel ticaretten yatırım eğilimlerine kadar her alanda hissediliyor.
Dünya Bankası’na göre, savaşlar ve siyasi gerilimler nedeniyle küresel büyüme beklentisi 2025 için %2,4’e revize edildi. Bu oran, barışçıl bir döneme kıyasla yaklaşık 1 puanlık bir kayba işaret ediyor. Özellikle enerji kaynakları açısından kritik bölgelerde süren çatışmalar, fiyat oynaklığını artırıyor. Rusya-Ukrayna savaşının enerji arzında yarattığı şoktan sonra, 2025’te Kızıldeniz ve Basra Körfezi çevresindeki askeri hareketlilik, petrol fiyatlarını yeniden 100 dolar seviyesine yaklaştırdı. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerde enflasyonu tetiklerken, gelişmiş ülkelerde faiz indirimi planlarını ertelemeye zorluyor.
Tahıl ve diğer tarım ürünleri açısından önemli bir ihracatçı olan Ukrayna’daki savaşın devam etmesi, 2025’in ilk çeyreğinde buğday ve mısır fiyatlarında %18’lik bir artışa neden oldu. Aynı şekilde Gazze’deki çatışmaların Akdeniz rotalarında güvenliği riske atması, lojistik maliyetlerini yükseltti ve tedarik zinciri kesintileri birçok sektörü etkiledi. Özellikle Avrupa’da üretim yapan tekstil ve otomotiv şirketleri, geciken sevkiyatlar ve artan navlun ücretleri nedeniyle maliyet baskısı altında.
Savunma harcamaları da küresel ekonomi üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre, 2024 yılında dünya genelinde askeri harcamalar ilk kez 2,5 trilyon doları aştı. NATO ülkeleri başta olmak üzere birçok hükümet, savunma bütçelerini artırırken; eğitim, sağlık ve altyapı gibi alanlara ayrılan paylar gerileme eğiliminde. Bu durum, sosyal eşitsizliği artırıyor ve uzun vadeli kalkınma hedeflerini zorluyor.
Ayrıca savaş ortamının yatırım iştahını da düşürdüğü görülüyor. 2025’in ilk yarısında küresel doğrudan yabancı yatırım (DYY) girişleri, bir önceki yıla kıyasla %9 oranında azaldı. Risk iştahı düşük seyrederken, yatırımcılar güvenli liman olarak ABD doları, altın ve kısa vadeli tahvillere yöneliyor. Bu da küresel sermaye akışında dengesizlik yaratıyor.
Sonuç olarak, savaşların etkisi yalnızca çatışma bölgeleriyle sınırlı kalmıyor. Küreselleşmiş bir ekonomik sistemde yaşanan her siyasi gerilim, tüm ülkelerde hissedilen dalgalanmalara yol açıyor. 2025 itibarıyla dünya, ekonomik toparlanma için sadece merkez bankalarının kararlarını değil; aynı zamanda diplomasinin gücünü ve barışçıl çözüm süreçlerinin başarısını da bekliyor.